Avustralya’nın Brisbane şehrinde insanların anlamlandırmadığı bir olaya bilim insanları el attı. Havada dairesel bir şekil alarak saatler boyunca vızıldayan arıların, aslında kendi yaşam alanları için bir savaşta olduğu anlaşıldı. Aslında bize çok da uzak bir olay değil, öyle değil mi ?
Hayatlarında belki de hiç resim görmemiş olan arıları bir galeride serbest bırakıyorlar. Bu galeride Picasso’dan Monet’e kadar bir çok ressamın eserleri bulunuyor. Bu arı arkadaşlarımızın eserlerin renklerine, şekillerine ve odaklarına göre farklı odalarda dolaştıkları tespit ediliyor. Bu iyi niyetli sanat eleştirmenleri, dün sokakta elinizle kovaladığınız arılardan başkası değil. Yeteneklerinin, bir iğne kafasından daha küçük bir beyinle çalıştığını düşünürsek şaşırmamak elde değil gerçekten.
Aslında bu sanatsal tercih yeteneği, bilim insanlarının arılar üzerinde fark ettikleri ilk yetenek değil. Bal arıları dörde kadar sayabilir, karmaşık işaretleri okuyabilir, gözlemleyerek öğrenebilir ve birbirleriyle gizli kodlar kullanarak yani ünlü waggle dansı ile konuşabilirler. Hatta yiyecek ararken en az çaba ile maksimum verim alabilmek için planlamalar yaparlar ve diğer çiceklere olan mesafeyi tartabilirler.
İnsan beynininde arı beynine göre yaklaşık olarak 100.000 kat daha fazla nöron bulunur. Peki bizi diğer hayvanlardan ayıran tek şey bu mu? BBC Future’s World Changing Ideas Summit’de bu ve bunun gibi konular tartışılıyor. İşte önemli diğer soru işaretlerimiz;
Büyük Beyinler Boşuna Mı Uzayda Yer Kaplıyor?
Yediğimiz besinlerin yaklaşık %20’si 100 milyar gri hücreleriniz arasındaki elektriksel iletişime güç sağlamak için kullanılır. Büyük bir beyin bize herhangi bir avantaj sağlamıyor olsaydı gerçekten çok büyük bir israf olurdu.
Bal arıları gördükleri bir görüntüde her bir nesneyi birer birer algılar. Oysa daha büyük hayvanların hepsi bir kerede bütün görüntüyü algılayabilecek beyin gücüne sahiptir. Başka bir deyişle büyük beyinler aynı anda birden fazla görevi yapabilmemize olanak sağlar. Eğer beynimiz o anda sadece tek bir görev yapıyorsa da daha verimli çalışır.
Daha büyük bir beyin, hatırlayabilme gücümüzü de arttırır. Bir güvercin ortalama 1.800'den fazla fotoğrafı tanımayı öğrenebilir ancak insan bilgisine kıyasla bu sayı hiçbir şeydir. Bir karşılaştırma için, bir hafıza şampiyonunun Pi sayısının sırasını binlerce ondalık basamakta hatırlayabildiğini düşünün.
Büyük Beyin, Çok Hafıza. Başka?
Kültür, teknoloji, fedakarlık ve diğer pek çok özellik, insanın büyüklüğünün belirtileri olarak lanse edilmiştir. Ama ne kadar çok üzerine düşünülürse, liste o kadar kısa olur.
Örneğin, şebeklerin uzun süredir fındıkları kırabilmek için taş topladıkları biliniyor. Yeni Kaledonya kargaları ise yiyeceklerin daha rahat toplanabilmesi için çubuktan kancalar kullanıyorlar ve aslında bu durum ilkel de olsa alet kullanımı anlamına geliyor. Omurgasızlar bile harekete geçiyor. Örneğin damarlı ahtapotlar, daha sonra bir barınak olarak kullanılmak üzere deniz tabanı boyunca sürükleyerek, hindistan cevizi kabuklarını topluyorlar.
Bu arada Zambiya’da bir şempanze, kulağına bir tutam çimen sokarken görüntülendi. Bu eylem hoş gözükmesinden başka bir sebeple yaşanmış olsa da, kısa bir süre sonra gruptaki diğer şempanzelerin de kulaklarına çimen soktukları fark edildi. Bilim insanları bunun kültürel bir ifade biçimi veya moda anlayışı olabilceğini öngörüyorlar.
Düşünebildiklerinin Farkındalar Mı?
Belki de cevap, bir canlının kendini bir birey olarak tanıyabilme yeteneği olan “benlik duygusu”nda barınmaktadır. Bu bakış açısı, bilinçli düşünmenin bir temeli olabilir. Bizi benzersiz kılan tüm farklı nitelikler arasında öz farkındalık, herhangi bir kesinlik ile değerlendirebilmek adına en zor olanıdır. Ancak basit bir test ile bu mümkün kılınabilir. Hayvanların üzerine bir boya lekesi sürün ve bir aynanın önüne koymaya çalışın. Eğer hayvan bu işareti fark ederse ve onu temizlemeye çalışırsa, hayvanın kendi yansımasını tanıdığını varsayabiliriz ve bunun kendi hakkında bir tür kavram oluşturduğunu öne sürebiliriz.
İnsanlar bu kapasiteyi yaklaşık 18 aylık olana kadar geliştirmezler. Ancak şempanzeler, orangutanlar, goriller, yunuslar ve orca balinaları gibi bir çok başka hayvan da bu tür bir farkındalığı ortaya koymaktadır.
Yani En Özel Biz Miyiz?
En büyük farklardan bir tanesi tabi ki iletişimimiz. Gün boyunca ne düşündüğümüz ve hissettiğimiz hakkında etrafımızdakilere, kendimizi istediğimiz gibi ifade edebilmek için kelimeler bulabiliriz. Başka hiçbir canlı böyle bir özgürlükle iletişim kuramaz. Örneğin bal arısının kambur dansı, bir çiçek yatağının yerini değiştirebilir veya diğer arıların tehlikeli bir böceğin varlığı hakkında uyarıda bulunabilir. Ancak arının yaşadığı her şeyi ifade edebilmesi olanaksızdır. Oysa insan dilinin ucu çok açıktır. Aralarında yapabileceğiniz sonsuz kelime kombinasyonları ile beraber derin duygularımızı dile getirebilir veya fizik kurallarını belirleyebiliriz.
Asıl olay, konuşmamızın sadece şu ana bağlı olmamasıdır. Dilimizden dökülen her kelime aslında geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyup ağzımıdan çıkıverir. Bunun adı semantik hafızadır. Queensland Üniversitesi'ndeki Thomas Suddendorf'un Dünyayı Değiştiren Fikirler Zirvesinde belirttiği gibi, “epizodik” bir hatırlama prensibine sahibiz. Bu, geçmiş olayları zihinde tekrar yaşamak veya duyumsal detayda resmetmek gibi düşünülebilir. Paris’in Fransa’nın başkenti olduğunu bilmek yerine ilk yolculuğunuzdaki manzaralar veya sesleri hatırlamak epizodik hatırlamaya örnek olarak verilebilir.
Geçmişe dönük düşünme yeteneği, gelecekteki senaryoları tahmin etmek için önceki deneyimleri kullandığımız gibi, geleceği de hayal etmemizi sağlar. Bir sonraki tatilinizi, ne tür bir otelden hoşlanacağınızı, ziyaret etmek istediğiniz manzaraları planlamanızı ve yemek yemek istediğiniz bir menü oluşturmanızı sağlayarak, geçmiş gezilerinizi hatırlayarak hayal edebilirsiniz.
Dil, zihinsel “zaman yolculuğu” deneyimlerimizi ve umutlarımızı diğer birçok insanla paylaşmamıza, her nesil ile sürekli olarak büyüyen kombine bilgi ağlarını oluşturmamıza olanak tanır. Bilim, mimarlık, teknoloji, yazı... Kısacası, bu yazıyı okumanızı sağlayan her şey dil olmadan imkansız olurdu.
Kaynak: BBC
Bu yazıyı okuyanlar, bunları da okudu;
Geçmişi Değiştirmek Mümkün Mü?
Dünyanı Değiştirecek 10 İnovasyon
Bilgisayarınız Hakkında Bilmediğiniz 5 Büyüleyici Bilgi