Tüm dünyayı savaşların eşiğine getiren enerji mücadelesi doğayı tahrip eden fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere geçiş aşamasında bir başka cephe açmış durumda. Bu mücadeledeki tarafımızı evimizde ve ofisimizde kullandığımız cihazlarla da belli edebilme imkanımız var. Bu bir eğilim mi yoksa gerçekten insanlar verimliliği önemsiyor mu sorusu da önemli meselelerden bir tanesi zira yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir kısmı haricinde her şey birkaç düzine yıl içinde ya sıkıntıya girecek veya pratik olarak kullanılmaz hale gelecek.
Parasıyla değil mi?
Günün sonunda enerji ihtiyacımız belirli miktarlarda faturalar karşılığında bize sağlanan bir hizmet. Yeterince maddi imkanımız varsa parayı dert etmeden istediğimiz kadar enerjiyi, verimli veya verimsiz harcayabiliriz gibi yaklaşıma doğru evriliyoruz. Aslında bütün insan davranışlarını incelediğimizde durumun bu biçimde şekillendiğini fark edebiliriz.
Tabii, işin kötü tarafı bu şekilde kararlar almaya meyledebilecek yedi milyar tane insanla aynı minik mavi küreyi paylaşıyor olmamız. Klasik bir benzetme olarak “bir milyar Çinli aynı anda zıplasa…” örneğini sıkça kullanıldığını duyarız; peki neden milyarlarca insanın tasarruf edebileceği fikrini aklımıza getirmiyoruz?
Tasarruf etmediğimiz her an aslında elektrik veya doğalgaz faturamızdan çok daha fazlasını, daha ağır bir bedeli ödemeye devam ediyoruz.
Anahtar kelime: Verimlilik
Ev ve ofis eşyaları, elektronik ürünler ve gündelik olarak kullandığımız motorlu taşıtlar konusunda yavaş yavaş tasarruflu modeller veya enerji verimliliği artırılmış ürünler gibi kavramlar hayatımızın içinde yer alıyor. Beyaz eşyalarla ilgili olarak bir mağazaya girdiğimizde buzdolabı, klima, çamaşır makinesi ve daha birçok üründe ilk gözümüze takılan etiket üzerindeki enerji verimliliği etiketi oluyor. Bu etiketler sayesinde ilgili cihazların hem elektrik faturamızda ne kadar az veya fazla gedik açacaklarını görüyor hatta yıllık olağan kullanımda ne kadar enerji harcayacaklarını anlayabiliyoruz. Aynı biçimde bir araç alırken artık ilk bakılan şey, özellikle de ülkemizdeki yakıt fiyatlarının geldiği nokta düşünüldüğünde, gündelik kullanımda ne kadar akaryakıt sarf ettiği ve bunun karşılığında bize ne kadar kilometre yaptırabildiği oluyor.
Yıllar önce kendilerine bilgisayar kasası toplayan kullanıcılar için güç kaynakları açısından tek önemli olan şey yeterince güçlü ve kaliteli ürünler kullanmaktı. Sonrasında gelen verimlilik furyasıyla birlikte 80+ verimlilik sertifikaları aranmaya başlandı. Zaten yapılan hesaplarda da kullanıcılar verecekleri 50-100 lira fazlayı elektrik faturalarından bir sene içinde çıkartabildiklerini fark ettiler. Şimdi ise önemli markaları sunan üreticiler bu konuda 80+ Silver ve Gold sertifikasyonları için birbirleriyle yarışıyorlar.
Entegrasyon ve iletişim
İşin endüstriyel tarafına baktığımızda karşımıza otomasyon sistemleriyle verimliliği artan sürekli işlemler geliyor. Bu anlamda önemli miktarda sanayi üretimi yapan ülkelerde ve bölgelerde sürdürülebilirlik alanında uzman firmalar tarafından sunulan tamamen otomatize edilmiş kontrol ve iletişim sistemleriyle mümkün olabiliyor. Hizmetlerin entegrasyonu ve teknolojik cihazların iletişimi, farklı ve bağımsız ürünlerin arasında kurduğu köprüler sayesinde verimliliği artırabiliyor. Aklınıza doğrudan bir fabrika gelmesin. Bir araç takip sistemiyle filonuz veya birkaç aracınız daha az yakıt harcayarak, daha ferah trafiğe sahip yolları kullanarak dağıtım yapabilen bir hizmet ağı kurduğunuzu düşünün. Kulağa hoş gelmiyor mu?
En nihayetinde verimlilik insanın kas gücünden tutun da bilgisayarımızın monitörünün arka ışığına kadar her yere uyarlanabilecek çağdaş endüstrinin kalbine yerleşmiş bir kavram. Enerji harcamanın önüne geçemeyiz ama verimliliği artırabiliriz.
