BloombergHT’ye konuk olan Karel Teknik Murahhas Üyesi Yaman Tunaoğlu özetle;
Karel bir teknoloji firması ve uzun yılladır pazar lideri. Çok güçlü ve deneyimli uzman ARGE ekibimiz var. Üretim açısından bu alanda Türkiye’nin en büyük elektronik üretim tesislerine sahibiz. Telekom; Karel’in çıkış noktası. Bunun yanı sıra beyaz eşya elektroniği, savunma sanayi ve sitem entegrasyonuna bağlı proje faaliyetleri ana konular.
Savunma çok uzun soluklu, geri dönüşü uzun bir sektör. Sürdürülebilir bir büyüme ve sürdürülebilir bir sanayi sektörü için ihracat lazım.
Start-up firmalarda projeler oluyor, bunları ürünleştirmek için bizim gibi firmaların yardımına ihtiyaçları var. Yapılması gereken küçük firmalarla büyük firmaların Ar-Gr’lerini beraber çalıştıracak şekilde ekosistemi kurgulamak.
Konuşmanın detayları;
Bizim için bir dönüm noktası olan 1993 yılında organize sanayi bölgesinde bir üretim tesisi yatırım yaptık ve daha önce manuel yaptığımız üretimi otomatik makinelerle yapmaya başladık. Takiben Arçelik, Aselsan gibi elektronik firmaların elektronik kart üretimini de üzerimize aldık. Yine aynı yıllarda ARGE kadromuzu güçlendirmeye ve ARGE’ye yatırım yapmaya başladık. Sistem entegrasyonu bazlı çalışan bir proje ekibi kurduk. Bu ekip karasal ve mobil operatörlere altyapı projelerinde yurtdışı partnerlerle birlikte destek ve hizmet veren bir ekipti. 2005 yılında mühendislik direktörlüğü ve Ar-Ge’mizi Bilkent Üniversitesi bünyesinde bulunan teknoparka taşıdık. Savunma sanayine de aslında o yıllarda girdik.
Karel, üretim açısından Türkiye’nin en büyük elektronik üretim tesislerine sahip. Yılda 8 milyon elektronik kart üretiyoruz. Tesis güvenlik belgemiz var. Askeri alanda kart üretebiliyoruz. Çok güçlü, deneyimli ve yıllardır bizimle olan kendi alanında uzman Ar-Ge ekibimiz var.
Üç alan var birincisi Telekom; Karel’in çıkış noktası. Beyaz eşya elektroniği, Arçelik’le başlayan işin devamıydı. Son dönemde gelen savunma sanayi yılların getirdiği telekom tecrübemizi oraya aktarmamızla başladı. Hem alt yüklenici olarak Aselsan gibi büyük vakıf firmalarıyla bir takım işler yaptık hem de kendi özgün ürünlerimizi ürettik.
Milgem’in telefon santralini ve alarm anons sistemini, denizaltının santral ve eğlence sistemini, botların ve zırhlı araçların iç konuşma sistemlerini yapıyoruz. Bunların bir kısmı Aselsan’la birlikte yaptığımız ürünler, bir kısmı da kendi özgün ürünlerimiz. Kendi alanımızın biraz dışında farklı ürünler de yaptık. Askeri tablet ve bilgisayarlar, ataletsel navigasyon cihazları, Anka’nın yerli motoru TD170’in kontrol birimini biz yaptık ve ilk uçuşlarını tamamladı.
Savunma çok uzun soluklu bir sektör. Bir yatırım yapmaya başladığınız zaman geri dönmesi çok uzun sürdüğü için de aslında zor bir sektör. Geçen sene gelirimizin yaklaşık %30’u savunma sanayi geliriydi. Bunun yarıdan çoğu ise üretim gelirinden sağlandı.
Herhangi bir sanayide sürdürülebilirliği sağlamak için yurtdışına satış yapmak lazım. Jeopolitik nedenlerle kendi ihtiyaçlarımız var ama bir süre sonra bu ihtiyaçlar karşılandığında bu firmaların yurtdışına dönmesi lazım.
Savunma sanayinde ihracat için Bangladeş ile görüşüyoruz. Onun dışında proaktif olarak yurtdışındaki fuarlara katılıyoruz.
Bir ürünün yurtdışına satılması için temel koşul ürünün rekabetçi olmasıdır, bunun yanında savunma sanayinde politik konular da gündeme gelebiliyor.
Yerli ürünlerin tercih edilmesi bizim için daima fırsattır. Haberleşme tarafına bakarsak güvenlik açısından önemli bir konudur.
Türkiye’de yapılan 5G çalışmalarının da içinde bulunuyoruz. 5G yazılım olarak bakıldığında tamamen Türkiye’de geliştirilen bir teknoloji. Ama haberleşme teknolojisi de savunma sanayide olduğu gibi kritik bir teknoloji. Yazılım tarafına baktığımız zaman yerliliği sağlamak çok kolay ama donanım tarafına baktığımızda tasarımını siz yapıyorsunuz büyük miktarda bir ama hammaddeyi yurt dışından alıyorsunuz. Bu çok normal bir durum yazılım açısından baktığınızda tamamen yerli oluyor, ikisi birleştiği zaman da oldukça yerli bir ürün gündeme geliyor. Bu savunma sanayi ürünlerinde de geçerli, Ulak’ın Türkiye’de geliştirdiği baz istasyonlarında da geçerli.
Sürdürülebilir bir büyüme ve sürdürülebilir bir sanayi sektörü için yurtdışı satış lazım yani rekabet lazım. Savunma sanayi stratejik bir alan olduğu için bu alanda yurt içinde rekabet çok fazla gündemde değil ve gerekli de değil. Sizin için çok kritik olan bir kriz veya ambargo durumunda yurtdışından alamadığınız ürünleri biraz daha pahalıya da olsa yurtiçinde üretmeyi ve tasarlamayı kabul edebilirsiniz. Ama bir yerde bunun daha da büyümesini ve devamlılığını sağlamak için bunu yurtdışına satmanız lazım. Bunun için de ürünün hem teknolojik olarak iyi hem rekabetçi olması lazım. Ayrıca yüksek savunma sanayi ürünlerinde bunların yanında politik konular da gündeme gelebilir. Ama vakfa bağlı savunma sanayi firmaları buna çok önem veriyorlar. Aselsan özellikle yurtdışı satışı arttırmak için ayrı bir birim kurdu. Biz de Aselsan’la beraber, Bangladeş’e ve Azerbaycan’a onun alt yüklenicisi olarak sistemler gönderdik.
2018 yılında en başarılı senelerimizden birini yaşadık %25 dolar bazında, %66 TL bazında gelirimizi arttırdık
2019 yılında %25 arttırmak çok kolay bir hedef olamayabilir ama en azından savunma sanayi tarafında daha yüksek gelirler elde edeceğimizi öngörebiliyoruz. Bütçesel hedef olarak 2018 oldukça başarılı bir yıldı bu yılın daha aşağıda olmamasını hedefliyoruz.
Biz yıllar boyunca TÜBİTAK devlet teşviklerinden yararlandık, hala da yararlanıyoruz bunlar çok güzel teşvikler. Teknoparklar çok önemli. Start-uplar ve kuluçka merkezlerinin oluşumuyla birlikte, iyi fikri olan üniversite mezunu kişiler hızlı bir şekilde şirket kurabiliyorlar. Çok fazla küçük start-up firmanın ellerinde belli bir noktaya gelmiş projeler var ama henüz ürün olmaya çok hazır değil. Bunları ürünleştirmek için aslında bizim gibi firmaların yardımına ihtiyaçları var. Bundan sonra yapılması gereken küçük firmalarla büyük firmaların ARGE’lerini beraber çalıştıracak şekilde ekosistemi kurgulamak. Bu yönde girişimlerimiz var bir de özellikle devlet tarafındaki desteklerin üretime yönelik olması lazım. Fikir güzel olabilir ama sonuçta bir ürün çıkacak mı, ne kadar satılacak, gelir elde edilecek mi bakmak gerekir. Akademik olarak baktığımızda çok inovatif bir fikir olabilir ama sonra ondan bir ürün ortaya çıkarılamadığında oraya harcanan para boşa gidiyor ama bir diğer tarafta gerçekten iyi bir ürünü olan ama onu nasıl ürünleştireceğini bilemeyen ya da o iş için kaynağı olmayan firmalar var. bu destekleri onlar için kullanabilirsek daha iyi olur.
Bu yazıyı okuyanlar, bunları da okudu;
Bilişim Sektöründe Yerli Üretim Neden Önemli?
İnovasyon ve Başarının Farklı Yolları
Bugüne Gelmemizi Sağlayan 23 Uydu